İstanbul'un Hisarları: Anadolu Hisarı

Hisarlar, askerlik ya da savunma açısından önemli noktalardır. Kaleler, surlar, setler, şatolar da, hisarlar gibi, herhangi bir yeri dış saldırılara karşı korumak amacıyla yapılan, kalın ve yüksek duvarlı, benzer yapılardır. Hisara ve şatoya oranla daha büyük bir yapı olan kale, Türkiye'de yaşayan insanların türkülerinin de, şarkılarının da yapı taşlarındandır çoğu zaman: Kalenin bedenleri, çevirin gidenleri... Kaleden kaleye şahin uçurdum... Kale kaleye bakar, filan...

İstanbul'un Hisarları | Anadolu Hisarı | 11 Ekim 2009 | Fotoğraf: CndFlix © 2009

Türkler Anadolu'ya yerleşmeye başladıktan sonra, buldukları kaleleri onararak kullandılar; bunların bazılarına ekler yaptılar ya da yerine yenilerini kurdular. Osmanlıları ilk dönem kaleleri arasında sayılır, iç kale kesimini I. Bayezid'ın (Yıldırım) 1390-1394 tarih aralığında yaptırdığı Anadolu Hisarı.

Anadolu Hisarı, İstanbul'un Anadolu yakasında yer alır. Bugün Anadoluhisarı adıyla anılan anılan semtte Göksü Deresi'nin İstanbul Boğazı'na döküldüğü yerde bulunan bu hisar, bir iç kale, bir de hisarpeçe denilen dış durdan oluşur.

İstanbul'un Hisarları | Anadolu Hisarı - Göksü Deresi | 11 Ekim 2009 | Fotoğraf: CndFlix © 2009

İstanbul'un en eski yapılarından oluşan Anadolu Hisarı'nın hisarpeçesini yaptıransa, II. Mehmed'dir (Fatih Sultan). Yapıldığı dönemde suya bitişik olan hisarpeçe, bugün, karanın genişlemesi sonucu, denizden bir hayli uzakta kalmıştır. Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde (Gezi Yazısı) anlattıklarına bakılacak olursa, hisar içinde, bir cami, bir dizdarhane, birkaç da asker koğuşu varmış... Suya döküldüğü kesimde, balıkçı teknelerinin sığınak yerine dönmüş olan Göksü Deresi'nin üzerindeki köprünün solunda, hisarın dereye bakan hisarpeçesinin eteklerinde, güzel bir balık lokantası var bugün.

İstanbul'un Hisarları | Anadolu Hisarı -2 | 11 Ekim 2009 | Fotoğraf: CndFlix © 2009

Fotoğraflarımı çektiğim gece saat 21 sularıydı. Halk arasında deniz lokantası olarak da anılan türden biri olan bu balık lokantasının iki ayrı masasında ızgara balık, kavun, meze ve rakı donanımlı insanlara rasladım. Köprünün altına yakın bir yere zulalanmış bir teknenin içindeyse, gazete üzerine serdikleri balıkları pişiren, bir yandan da şaraplarını yudumlayan iki balıkçı gördüm. Keyifleri bozulur düşüncesiyle yaklaşamadım onlara fotoğraflarını çekmek için. Yaklaşsaydım, "Yalnızca taşları değil, bizi de çek, yakışıklı çıkmazsa çok bozuluruz ha!" da diyebilirler miydi bilimiyorum. Derlerdi galiba!

Paylaşın!

Bookmark and Share

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails